MOTOGEZİ

 

1999 Yılında bir Kawasaki KLE 500 aldım ve o gün dünyada tadılması gereken en büyük zevklerden birini daha tattım. Bir enduro motosiklet demek özgürlük ve macerayı her yerde yaşamak demektir. Şiddetle tavsiye ediyorum. Aşağıda fotoğraflarımı ve gezi yazılarımı bulacaksınız.

 

Akçay Gezisi    Eğrigöz Dağı Gezisi    Antalya Gezisi    2000 Bursa Drag        Romanya        Enduroclub 1.Şenliği        Kıbrıs        Kütahya-Tavşanlı-Emet        Bursa Keles Yaylası        Enduroclub 2. Şenliği        Emok 1. Motosiklet Festivali        Kütahya Kumarı Köyü ve Kirazlı Yayla Gezisi




Akçay Gezisi

Akçay gezisi dönüşü susurlukta benzin alırken.

Akçay dönüşü benzin alırken

Motosikletimi aldıktan sonraki ilk uzun mesafe yolum Akçay gezisi oldu. Rotam şöyleydi : Kütahya-Tavşanlı-Harmancık-Dursunbey-Balıkesir-Edremit-Akçay. Dönüşte ise : Akçay-Edremit-Balıkesir-Susurluk-Bursa-İnegöl-Bozüyük-Kütahya. 2000 yılı Nisan ayı hava sıcak ve açıktı. Yanıma Çadırımı, Uyku tulumumu, Sırt çantamı ve gerekli diğer teçhizatımı aldım. Kütahya-Harmancık arasında hızlı bir şekilde yolu kat ettim ama Harmancık-Dursunbey arası yol asfalt olmasına rağmen çok virajlı ve bozuktu. Bu yolun tek iyi yanı mükemmel manzarası ve doğası. Uzun çam ağaçları vadinin ortasından akan dere oradan geçen demiryolu ve tren, tam oturulup seyredilecek bir manzara vardı. Dursunbey'e ulaştığımda yol tekrar düzeldi ve Balıkesir'e kadar gazladım. Kütahya'dan saat 15:00 de çıkmıştım ve Balıkesir'e vardığımda saat 18:30 olmuştu. 1 saat kadar şehir içinde oyalandım biraz gezdim. Saat 19:30 de hava kararmıştı tekrar yola çıktım ve 20:00 gibi Edermit'e ulaştım. burada 15 dakikalık bir şehir turundan sonra Akçay'a geldim ve kamp yeri aramaya başladım. Ama henüz sezon açılmadığından her yer kapalıydı. Kamp yeri ararken yazlıkların olduğu bölgede Jandarma ekibi yolumu kesip kimlik kontrolü ve arama yaptı. Beni 15 dk. kadar sorguya çektiler. Nereden geldin, ne işin var, ne iş yaparsın, gibi soruları başarıyla yanıtladım. Bir iki telsiz görüşmesinden sonra Yazlıkları soymaya gelenler olduğunu ve onun için kontrol yaptıklarını söyleyip bana kamp yeri bulamayacağımı ve bir otele yerleşmemi söyleyip beni şehre gönderdiler. Ben Akçay'da otel aramalarına başladığım sırada Motorumun plakasının 43 olduğunu gören ve Kütahya'da görev yapmış olan bir emekli komiser yanıma geldi biraz muhabbetten sonra bana iyi bir otel buldu ve fiyatta da indirim yaptırdı ve 5 milyona geceyi otelde geçirdim. (Otelin adını hatırlayamıyorum.) Otele eşyalarımı bıraktım. Motorumu otelin önüne koydum ve 1 saat kadar dolaştıktan sonra 23:00 sularında kendimi yatağa attım. Ertesi gün 08:00 de kalkıp ücrete dahil olan sıkı bir kahvaltı yaptım. Kahvaltıdan sonra gündüz gözüyle etrafı gezmek için yola çıktım ve Çanakkale yolu üzerinde kamp yerlerini tespit ettim ama hepside kapalıydı. Daha sonra uygun bir yer bulup motorumu park edip denize girme çalışmalarına başladım. Ancak belime kadar kendimi suya sokup biraz oynadıktan sonra biraz da güneşlenip tekrar Akçay'a döndüm. Pazar günü Akçay'ın pazarıymış orayı da gezdikten sonra  öğle yemeği yiyip saat 13:00 de otelden eşyalarımı toplayıp ayrıldım. Dönüş rotam yukarıda yazdığım gibi Bursa üzerinden oldu. Yol şartları çok daha iyi idi ama Kütahya'ya ulaşmam 6 saatimi aldı. 19:00 da Kütahya'daydım. 

 

 

 

Emet Eğrigöz Dağı Gezimden.

Emet Eğrigöz Dağına 2000 yılı Mayıs ayında yaptığım bir hafta sonu gezisini anlatacağım. Gezi için hazırladığım teçhizat yukarıdaki fotoğrafta görülmektedir. Aslında geziye Cumartesi günü öğleden sonra başladığım ve rotayı bilmediğim için zaman açısından çok sıkıntılı oldu. Kütahya'dan Saat 13:00 sularında Tavşanlı  yoluna çıktım. Yolda güzel manzaralardan başka olağan üstü bir şeyle karşılaşmadım. Saat 14:00 de Tavşanlıya ulaştım. Tavşanlı Kütahya arası 50 Km. İlk 30 Km'lik bölüm dar ve çok iyi olmayan bir yol Son 20 Km. ise yeni yapılmış ve gayet iyi. Tavşanlı'dan sonra 20 dakika kadar Balıkesir yolunda gittikten sonra aynen geri döndüm çünkü yanlış yola girmiştim. Böylece 1 saat kaybetmiş oldum. Tekrar Tavşanlı'dan Emet yoluna döndükten sonra gerçekten zor yol şartlarında (Öyle olduğunu düşünüyordum o anda) Saat 17:00 de Emet'e geldim. Emet'e gelmeden, 1 saat kadar aşırı sıcak yüzünden mola verip güneşin tadını çıkardım. Emet'e girişte sağ tarafta Orman Bölge Müdürlüğünü gördüm ve oradaki görevliden Eğrigöz dağının yolunu sordum. Sağ olsun çok yardımcı oldu buradan kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum. Bana dağ yolunu çok iyi tarif edip çizdi. sonra oradan yola çıktım. Emet'in içinden çıkar çıkmaz. Daha önce kötü diye nitelendirdiğim yolları çok arayacağımı hissettim ve Enduro'ma dua etmeye başladım yavaş yavaş. Emet'ten çıkar çıkmaz yol stabilize hale geldi yani toprak oldu. En fazla 50-60 Km. lik bir hıza ulaşabiliyordum ve genelliklde 10-20 Km. hızla gidebiliyordum. Ha bu arada Emet'te tabi ki depomu doldurdum. Tarif üzerine bir dağ yoluna girmek aslında pek akıllıca bir iş değil özelliklede yalnızsanız. Dağa ulaşmadan son köyü de geçtikten sonra yapılma aşamasında olan bir köprüyle karşılaştım. aslında köylüler beni uyarmışlardı motorla oradan geçemezsin diye ama ben yine de görmek istedim ve yola devam ettim. Köprüye ulaştığımda Karı koca bir çoban ve köpekleriyle karşılaştım. köprü yol seviyesinden 40-50 cm. yüksekteydi ve köprüyü yolla birleştiren eğimler henüz verilmemişti. Yalnız köprüden yere kalaslar konmuştu kalasların altı boş olduğundan kalaslar salınım yapıyordu ve motoru taşıyacak kadar sağlam görünmüyorlardı. Bu yüzden kalasın altına taşlar yerleştirdim ve altını destekledim. Taşların kaymaması ve motoru düz sürebilmek için bir kez daha dua ettikten sonra genişliği en fazla 25-30 cm olan 2 m. lik kalasın üzerine sürdüm motorumu ve köprünün üstüne çıkmayı başardım. iniş daha kolay oldu benzer bir düzenek öteki tarata zaten kuruluydu ben yalnızca kırılmasın diye kalasın altını biraz daha destekledim ve tekrar yola koyuldum. Bu arada orada bulunan çoban beni seyretti ve köpeği de hiç durmadan havladı. Köprüde bir on dakika kadar zaman yitirdim. Saat 18:00 civarıydı bundan sonra yaklaşık 1 saat kadar daha yola devam ettim ama aradığım bölgeyi bir türlü bulamadım. Köprüden sonra da hiç bir insanla karşılaşmadım. sadece bir kaç at ve ölmek üzere olan bir eşek gördüm eşekte beni görünce yanıma gelmeye başladı. ama çok hasta ve yaralı görünüyordu. Yol durumu bu arada iyice bozulmuştu. ama hala yol denebilecek bir şeyler vardı. Saat 19:00 olduğunda hala amacıma ulaşamamıştım ama artık geri dönme zamanı gelmişti çünkü hava kararmadan Emet'e ulaşmalıydım. Dönüşüm daha hızlı oldu. Dönüşte zavallı eşek beni görünce tekrar bana gelmeye başladı ama yapabileceğim bir şey olmadığı için devam ettim. Köprüde zaman kaybetmedim ve dönüşteki ilk köye ulaştım köyü geçince bir yol ayrımı fark ettim ve asıl girmem gereken yolun orman dairesindeki adamın tarifine göre orası olduğunu anladım ama giderken o yolu fark edememiştim. Artık oraya gidecek zamanımda kalmadığı için Emet'e devam ettim ve saat 20:00 'de Emet'e geldim havada artık iyice kararmak üzereydi. Emet'ten sonraki asfalt yol artık bana otoban gibi geliyordu. Tavşanlı'ya vardığımda bir yakıt ikmali yaptım ve 21:30 civarında da Kütahya'ya geldim. Görmek istediğim asıl yeri bulamamıştım ama iyi bir gezi olmuştu.

 

Antalya Gezisi

2000 Yılının 19 Mayısı Cuma gününe rastladığından Cumartesi de tatil oldu ve böylece 3 günlük uzun bir tatile kavuşmuş oldum. Tabi ki bu durumu değerlendirmeliydim. Hemen haritamı önüme alıp planlar yapmaya başladım ve sonunda Antalya'ya gitmeye karar verdim. Yanıma yine Çadır, Uyku tulumu, Sırt çantamı alıp yiyeceğimi ve içeceğimi de tedarik edip motorumun da uzun yol bakımını yaptırdıktan sonra Cuma günü sabah saat 06:00 da yola koyuldum. Gidiş rotam Kütahya-Afyon-Burdur-Antalya idi. Yolda çok fazla oyalanmadan Burdur Antalya arasında bulunan İnsuyu Mağarasına kadar geldim ve burada mola verip mağarayı gezdim. Mağaraya giriş ücretli, içine düzgün taşlardan yol yapmışlar ayrıca ışıklandırma ve ses düzeni de kurulmuş. Mağaraya medeniyeti sokmuşlar yani. Mağaranın içi oldukça serin, içinde güzelde bir göl var ama göle giremiyorsunuz. Mağara çok büyük değil 15-20 dk içinde rahatça gezilebilir. İnsuyu Mağarasından ayrıldıktan sonra Antalya'ya devam ettim. Antalya'nın şehir merkezine girmeden doğru Lara plajına gittim ve Lara'nın sonundaki Kamp yerine ulaştığımda Saat 11:00 olmuştu. Hemen oradaki görevlilerle tanışıp kendime bir yer ayarladım. Çadırımı kurduktan sonra hemen kendimi denizin serin sularına bıraktım. Mayıs Ayı olmasına rağmen hava çok sıcaktı ama deniz suyu yaz aylarındaki kadar ısınmamıştı. Cuma günü yani geldiğim ilk gün plaj fazla kalabalık değildi. Kamp yerinde benden başka da kalan yoktu ama plajı kullanmaya gelenler vardı. Kamp ücreti olarak kaç lira ödedim tam hatırlayamıyorum ama iki gecelik en fazla 4-5 milyon olabilir. plaja giriş ücreti de 500 bin TL. idi ama ben plaj giriş ücreti ödemiyordum tabi ki. Akşama kadar denizin, güneşin ve kumun tadını çıkardıktan sonra yanıma aldığım yiyecekleri hazırlayıp akşam yemeğimi yedim. Daha sonra saat 19:00 gibi Antalya'ya gidip şehri gezdim. Akşamda bir Rock bara gidip kendime müzik ziyafeti çektim. Gece bir gibi çadırıma döndüm ve iyi bir uyku çektim. Cumartesi de böyle geçti plajda istiridye kabukları topladım. Plaj hafta sonu olduğu için çok kalabalıktı. Akşam Aspendos Açıkhava Tiyatrosuna gidip Keşanlı Ali Destanı adlı oyunu izledim. Pazar günü öğlene kadar deniz ve güneş sefası yapıp öğleden sonra çadırımı topladım ve dönüş yoluna çıktım. Dönüşte Alanya yoluna girip Isparta tarafından döndüm bu yolun manzarası Bucak-Burdur yolundan çok daha iyi idi. Isparta dan sonra çok fazla oyalanmadan gittim ve Akşam Kütahya'ya ulaştım. Böylece her zaman bulamadığım üç günlük uzun tatilimi de en iyi şekilde değerlendirmiş olmanın mutluluğunu yaşadım.

 

 

Bursa Drag yarışları 2000 yılı Haziran Ayı

kawasakim ve ben

Bursa Drag yarışları sanırım ya Haziran yada Mayıs ayındaydı. Ben Enduromla tabi ki böyle bir yarışa katılmadım ama yarışları izledim gerçekten çok keyifliydi. Hava acayip derecede sıcaktı. Fotoğrafta da görüldüğü üzere şortla geziyordum. Yarışlar İzmir yolundaki sanayide yapıldı. Bu arada drag demek şu oluyor ; Belirli bir mesafeyi (mesela 200 metre) en kısa süre içinde kat etme. Başlangıç bitiş arası 200 metre her seferinde bir yarışmacı pistte start alıyor. Kronometreyle derece belirleniyor. Her yarışmacının 3-5 sefer hakkı var galiba. Çoğu İstanbul'dan olmak üzere yüz civarında motosiklet tutkunu vardı. Bursa'dan Kütahya'ya dönüşte de motosikletle ilk trafik cezamı yedim 126 km. hız 17 milyon ceza. 

Sayfa Başı        Ana Sayfa

 

Romanya Gezisi (Temmuz 2000)

Romanya gezimi aslında motosikletim ile yapmak istemiştim ama Bulgaristan dan geçmenin tam bir sorun olduğunu duyduğum için ve Bulgaristan vizesi alacak vaktim olmadığı için deniz yoluyla Romanya'ya giderim diye düşündüm tabi motosikletimi gemiye yükleyecektim ama Türkiye-Romanya arasında yolcu taşımacılığının yapılmadığını öğrenince benim bu planımda suya düştü. Artık Romanya'ya tek gidiş yolu kalmıştı ; Havayolu. Romanya Havayollarından (Tarom) Çarşamba gidiş Pazar dönüş  bir İstanbul-Köstence-İstanbul bileti aldım ve 200 $ ödedim. Çarşamba günü saat 18:30 da hareket ettik ve 20:00 de Romanya'daydık Romanya Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Girişte de bir sorun yaşamadım ama havaalanından Köstence'ye taksiden başka araç olmadığından ve o andan itibaren artık bir turist olduğumdan kaçınılmaz bir kazıklanmaya maruz kaldım. Ya normal tarifenin 2-3 katını ödeyecektim yada geceyi havaalanında geçirecektim. Akşam 9 gibi Köstence'ye vardım ve  mamaia bölgesinde sahile yakın bir otele yerleştim. Kaldığım yer pek iyi olmayan ucuz bir oteldi özellikle böyle bir otel seçtim. Daha sonra eşyalarımı bırakıp mamaia da sahil yolunda iki saat kadar gezdim burası oldukça uzun ve kalabalık bir cadde. Caddenin bir tarafında  deniz ve kumsal vardı diğer tarafı ise otellerle doluydu. hiç bir otel bizde olduğu gibi sahil şeridi işgal edip parsellememiş. Sahilde de birçok açık ve kapalı disko, lokanta, bar ve alışveriş mağazaları var. Bunlar bu uzun gezi yolunun sağına ve soluna sıralanmış ışıl ışıl bir görüntü oluşturmuşlar. Gece 12 gibi otelime döndüm ve iyibir uyku çektim sabah 06:30 gibi kalkıp, kendimi şehrin sokaklarına attım. Elimde Türkiye'deki turizm bürolarından edindiğim bir çok Romanya haritası ve katalogları vardı. Köstence şehir planı elimde sabahın erken saatlerinde yaya olarak şehri keşif turuna başladım. Saat 9-10 a kadar da baya bir öğrendim şehrin yapısını. Daha sonra işlek bir caddede gördüğüm bir Türk pastanesinde kahvaltı yaptım. Orada tanıştığım bir Türk arkadaşla sohbetten sonra beni Bulgaristan sınırında bulunan bir tatil kasabasına giden otobüse bindirdi. Köstence'den Bulgaristan sınırına kadar hep tatil yerleri var. Otobüsten Mangalia da indim ve oradan dolmuşa binip Vama Veche'ye geldim. burası çok küçük bir köy burada kalan köylüler dışında herkes çadırlarda kalıyor. köyün tek oteli bu sene Trabzonlu bir Türk tarafından açılmış. Ben köyün tek pansiyonunda kaldım. fiyatı da uygundu. Oraya yerleştikten sonra plaja gittim fakat denize giremedim çünkü deniz tam anlamıyla buz gibiydi. Bende güneşlenmeyi tercih ettim tabi ki. Saat 17:00 gibi pansiyona geri döndüm kendime yiyecek bir şeyler hazırlayıp pansiyonun bahçesine çıktım. Yemeğimi yedikten sonra otururken üçü kız ikisi erkek beş kişi geldi. Benim masama oturdular. tanıştığımızda benim yabancı olduğumu anladılar. Yeni arkadaşlarım Bükreş'te üniversite öğrencisiydiler ve tatil için gelmişlerdi. Bana oldukça yakınlık gösterdiler. Türk olduğumu söyleyince de tavırlarında bir değişiklik olmadı. Bana sakın oralarda Türk olduğunu söyleme demişlerdi. Akşam birlikte sahilde bulunan açık hava barlarına gittik ve oldukça eğlenceli bir gece geçirdik. Benimle anlaşmaya çalışmaları az olan İngilizce'me rağmen benimle konuşmaları çok hoşuma gitti ve bayağı muhabbet ettik. Bana da doğru dürüst para ödetmediler. Ertesi gün kalktığımda hemen plaja indik ve o gün denize girmeye çalıştım ancak belime kadar girebildim su gerçekten çok soğuktu zaten denize giren de çok az. Vama Veche deki ikinci günümde çok eğlenceli geçiyordu. Sahilden 3 km. yürüyüp yakındaki bir kasabaya ulaştık. Burası kaldığımız yere göre biraz daha büyüktü. Orada karnımızı doyurduk. ve karayolundan Vama Veche'ye döndük dönerken ben ve iki arkadaş bir at arabasına bindik. Ertesi gün öğleden sonra Köstence'ye dönmek için vedalaşıp oradan ayrıldım. Aşama doğru Köstence'ye vardım ve hemen iyi bir otel bulup duş alıp dinlendikten sonra dışarı çıktım. Köstence - Mamaia geceleri çok renkliydi gerçekten 7 den 77 ye her kez sokaklarda diskolarda dans ediyor geziyor. Ertesi gün erken kalkıp uçağa yetişmek için tekrar taksiyle havaalanına gittim. Bu seferki ücret yine pahalı ama daha makuldü. Romanya seyahatimle ilk defa yurt dışına çıktım. Olumsuz hiçbir şeyle karşılaşmadım. Türkiye'deki turistlerin nereler hissettiklerini ve kendi ülkende kendi dilinin konuşulduğu bir yerde olmanın güzelliğini anladım.

Enduroclub 1. Şenliği Frig Vadisi Kütahya
Motosikletim Kawasaki Kle 500 ve Ben

Enduroclub'ün düzenlediği, geleneksel hale getirilecek olan bir faaliyet olarak düşünülen şenlik, club üyelerinin oylamasıyla 8-9-10 Haziran 2001 tarihlerinde Kütahya Frig Vadisinde gerçekleştirildi. 7 Haziran Perşembe günü öncü grup gelerek şenlik alanındaki düzenlemeleri gerçekleştirdiler ve kamp alanına ilk gelmenin avantajıyla en güzel yere çadırları kurdular tabi :). Ertesi gün öğleden sonra yoğun bir şekilde Enduroclub üyeleri Kamp alanına akın etmeye başladılar, üçerli beşerli gruplar halinde yaklaşık 220 motorla 400 kadar üye çoluk çocuk oradaydı. Alana çadırlar yavaş yavaş kurulmaya başladı. Yiyecek içecek standları açıldı. sohbetler salıncaklar vs. herşey yerli yerine oturdu. Cumartesi günü Kütahya'ya konvoy halinde giriş yapıldı. Akşama slayt gösterisi ve ateş etrafında sohbet. Pazar günü ise çadırlar yavaş yavaş toparlandı ve gruplar halinde evlere dönüldü. Hiçbir zaman unutulmayacak bir aktiviteydi. Her sene Kütahya da olması dileğiyle umarım tekrar buluşuruz. 
Kamp Alanından Bir Görünüm.


Çadırımın üstüne şıp dedi damladı.

Kıbrıs Gezisi
Lefkoşa-Girne otoyolu

Yaz tatillerimi yurt dışında geçirme planlarımın ikincisini Kıbrıs gezisi oluşturdu. 14 Temmuz 2001 Cumartesi günü öğlene doru işten çıktım ve yemek yiyip saat tam 12:00 de akşamdan yüklemiş olduğum Motorumla yola koyuldum. İlk durağım Konya'ya saat 16:30 ulaştım, geceyi dostum Ziya da geçirdim. Pazar günü 16:30 da tekrar yola çıktım ve 20:30 da Taşucu limanına ulaştım burada Kıbrıs'a geçiş için Motorun triptik işlemleri bilet işlemleri yaptırmaya başladım. Kıbrıs'a geçişte iki feribot şirketi var. Onlara kendim ve motor için 80 milyon civarı bir ödeme yaptım. Triptik işlemleri içinde ayrıca ücret ödedim (tutarını hatırlayamıyorum). Bilet ve triptik işlemlerinden sonra feribota biniş için gümrük işlemleri ve araç çıkış işlemleri yaptırmak için sıraya girdik. 2 Saatlik, kuyrukla ve oradan oraya koşuşturmayla geçen bir mücadele sonucu  bu işleri de bitirip kendimi feribota attım. Feribot normal hareket saatinden 2 saat sonra 02:00 de açılmaya başladı. Sabah uyandığımda Girne limanına yaklaşmak üzereydik. saat 08:30 sularında giriş işlemlerine başladım ve yine çıkıştaki karmaşanın bir benzerini üzerine birde sıcağın binmesiyle daha çekilmez bir halde yaşamaya başladım. (Girne'ye girişte Limanda zorunlu araç sigortası yaptırmalısınız yoksa limanda kalıyorsunuz.).Nihayet limanından da çıkıp Girne'ye doğru yola koyuldum ve yola çıkar çıkmaz soldan gidiş sorunu yaşamaya başladım. bunun için özellikle kavşaklarda çok özen göstermem gerekiyordu. Bize göre ters akan trafikte acemice ilerleyerek Turizm bürosunu aramaya başladım ve oldukça uzun uğraşlar sonunda bulabildim. Girne yat limanının hemen girişinde solda. Oradan birkaç harita, kitapçık ve kamp yeri tarifi alarak ayrıldım. gezdiğim bir iki yer arasından En güzelini seçtim ve çadırımı kurdum.

Hemen eşyalarımı indirdim motordan, kendimi denize attım. Motelin kamp yerinde benden başka kampçı yoktu. Günü denizde tükettikten sonra akşam tekrar Girne'ye gittim. O akşam Kıbrıs'ın kurtuluşunun 27. yılı etkinlikleri dolayısıyla Bayrak Radyo Televizyonunun Girne meydanında canlı düzenlediği eğlenceyi izledim. Salı günü sabah Magosa-Boğaz arası sahilini dolaştım. Magosa'da kısa bir gezi deniz molasından sonra akşama doğru Lefkoşa'ya ve gece de kampıma döndüm. Çarşamba günü saat 12 de tekrar feribottaydım aynı sinir bozucu gümrük işlemlerinden 2 saatte geçerek feribota ulaştım. akşam saat 20:00 de Taşucu'ndaydım.  Geceyi orda geçirerek Ertesi gün sahilden Alanya'ya ulaştım. Davutlarda bir kamp yeri buldum ve çadırımı oraya kurarak perşembe gecesini de Alanya da geçirdim. Cuma sabahı istikamet Denizli oldu ve öğleden sonra Denizli deki evimize ulaştım. Pazartesi günü oradan Didim'e geçtim ve 4 gün ablam ve eniştemde kaldım. Didim Akbük koyundaki Enduroclub üyelerimizden Cevat SUNOL'un kampingine gittim. Bulmakta biraz zorlandım ama herkese tavsiye ederim çok güzel bir yer. Cuma günü sabah Fethiye'ye doğru yola koyundum ve saat 14:30'daki tekneyle Kelebekler vadisine geçtim Ölüdeniz'den. Kelebekler vadisini kimseye tavsiye etmiyorum oradaki bu kötü yönetim anlayışı oldukça tabi. İşletmecisi yemeği zorunlu tutuyor geceleyenlere ve 10 Milyon ücreti vardı. Önceki sene gecelik 2 milyon yemekse tercihe bırakılıyordu. Cumartesi sabah oradan hemen ayrılıp Kaş'a doğru yola çıktım ve cumartesi günümü de Kaş Camping de  geçirip pazar günü öğleden sonra yola çıkarak gece Kütahya'ya tekrar döndüm. İki haftalık tatilim süresince 3200 Km. yol yaptım hiç trafik cezası yemedim. Herhangi bir arıza ve kaza yaşamadım. Kıbrıs'a motorla gitmenin hamallık olduğunu öğrendim. Kıbrıs'ta kampçılık diye bir şeyin ve doğru düzgün kamp yerinin olmadığını ve Türkiye'ye göre çok sakin bir yer olduğunu gördüm. 

Kütahya-Tavşanlı-Emet

Kütahya ve çevresinde yaptığım ikinci gezi. Bu sefer Eğrigöz Dağı gezisinde olduğu gibi yalnız değilim. Tavşanlı'dan iki endurocu, Transalp'iyle İsmail ve BMW 1150GS'iyle Atilla vardı. Güzergahımız Tavşanlı Emet arası gidiş geliş yaklaşık 80km idi. Aşağıda gördüğünüz güzel bir gölette bir mola verdik ve temiz havayı teneffüs ettik. Buralarda manzara gerçekten çok güzel ve hafta sonu huzur bulabileceğiniz kafa dinleyebileceğiniz yerler. Dönüşte de Yol üzerindeki bir alabalık tesissinde karnımızı doyurduk. Bu da kısa gezimizin en keyifli anlarından biriydi. Tavşanlı emet arası gidiş yolumuz asfalt değildi bir ara yolu kullandık dönüşte ise aynı mesafede ki asfalt yolu kullandık. Yollar virajlı ve dar olmasına rağmen zemin iyi idi.
Atilla ve İsmail Tavşanlı civarı gezisindeyiz.


Balıkları beklerken fotoğraf çekelim dedik.


Bursa Keles Yaylası

İnternetten Mail grubundan yazışmaları takip ettiğimiz için Bursa grubunun Keles tarafına gezi düzenleyeceğini okudum ve onlara temasa geçip Tavşanlı ekibiyle birlikte gelebileceğimizi belirttim. Bursa ekibi Cumartesi gününden gidip çadırlı kamp yaptılar ama biz malesef Pazar günü yola çıkabildik. Kütahya ekibinde Kle500 le ben, 1150GS le Atilla ve Klr650 ile Atilla'nın ağabeyi Mehmet vardı. Kamp yerini ararken bulmakta biraz zorlandık ama çok güzel yerler gördük ve tam Motorlarımıza uygun yollardan geçerek off road tadını da biraz olsun yaşadık.  Ancak biz Keles yaylasına tam varırken Bursa ekibiyle yolda karşılaştık. Onlar da dönmek üzerelerdi. Artık yol üzerinde 10-15 dakika tanışıp konuştuktan sonra onlar Bursa'ya bizde kamp yerimize sürdük motorlarımızı. 5 dk sonra keles yaylasındaki gölete vardık. Burada Bursa ekibine Jipiyle katılan arkadaşlarla karşılaştık ve 1 saat kadar burada sohbet edip etrafı dolaştık.

Keles Yaylası

Tekrar yola düştüğümüzde karnımız acıkmıştı bile ve yiyeceğimiz, artık motor gezilerimizin klasikleşen alabalık ziyafetini düşünmeye başladık. Yöreyi tanıyan tavşanlı'lı arkadaşlar sayesinde soluğu bir alabalık tesisinde aldık ve Motorların deposundan önce kendi depomuzu doldurduk. Dönüş yolunda  motor dostu olan dinlenme tesisi çalıştıran bir ağabeyimizin misafiri olduk Çok güzel bir tetis yapmış kendisini kutluyorum mutlaka uğrayın. Kamp yapabileceğiniz çok güzel bir yerde mevcut orada.

Resimde görülen binanın hemen altına merdivenle iniliyor kamp yeri orası.

Enduroclub 2. Şenliği

Kütahya vilayet meydanı


2002 yılı Haziran ayının ilk hafta sonu geçen sene olduğu gibi Enduroclub şenliği başladı. Yalnız bu sene bir farklılık vardı grup içinden ayrılmalar nedeniyle katılım geçen sene ki düzeye ulaşmadı ancak çok sıcak ve eğlenceli bir havada geçti. Şenlikten önce Kütahya da gerekli hazırlıklar yapıldı. Kamp alanı ayarlandı ve ilk ekipler perşembe gününden gelmeye başladılar. Geçen yıla göre bu yıl daha çok yer gezildi kamp alanına bağlı kalınmadı.  Cuma günü Türk yıldızlarının uçuş gösterilerinin de olması nedeniyle Tugay komutanlığına motorlarla gelindi ve gösteriler Enduroclub için ayrılan özel yerden izlendi Cumartesi günü katılımın üst düzeye çıkmasıyla Kütahya'ya motosikletlerle toplu giriş yapıldı ve Kütahya Valisi Sn. Aydın GÜÇLÜ Endurocuları evinde ağırladı. Pazar günüde dönüş hazırlıkları başladı ve kamp alanı temizlenerek eskisi gibi bırakıldı. Bir şenlik daha böylece tamamlanmış oldu. Kütahya halkı ile daha iç içe bir şenlik oldu ve daha çok gezildi ve eğlenildi.
Kamp alanından bir görüntü.

Emok 1. Motosiklet Festivali

Motosiklet park alanı

Enduroclub'ün şenliğinden 1 ay sonra 2002 Yılının Temmuz ayının ilk hafta sonu Emok Festivalinde motor severler yine Kütahya'da toplandı. Çarşamba akşamından ilk ekipler gelmeye başladı. Yine festival öncesi hazırlıklar tamamlanarak alan hazır hale getirildi. Perşembe günü son organizasyonlar tamamlandı ve alan hareketlenmeye başladı. Perşembe gecesi nispeten sakin bir geceden sonra cuma günü youğunluk daha da arttı. ve Festival aktiviteleri yapılmaya başlandı. FEstivale gelen motosiklet firmalarının motorları meraklılar tarafından test edildi. Cuma Akşamı Fındık köyünden ressam Suzan hanımın organize ettiği ve köylü çocukların görev aldığı ses ve ışık gösterisi frig vadisinde yapıldı. Cumartesi günü Konvoy oluşturularak Kütahya il merkezine toplu giriş yapıldı ve Vali Aydın GÜÇLÜ makamında ziyaret edildi. Cumartesi gündüz yarışmalar devam etti ve gece kapanış şenliği ile ödül töreni yapılarak son gece geçilmiş oldu. Pazar günü sabah yine yolculuk hazırlıkları başladı ve Kamp alanı temizlenerek. terk edildi.

Kütahya Kumarı Köyü ve Kirazlı Yayla Gezisi
İki güzel Motosiklet şenliğinden sonra benimde yeterince tanımadığım Kütahya ve civarı gezilerime devam ettim. Bu seferki rotam ünlü bin yıllık kestane ağaçlarının olduğu Kütahya Merkeze bağlı Kumarı Köyü ve yine aynı istikametteki Kirazlı Yayla idi. Pazar günü sabah erkenden yola çıktım yolu bilmediğim için bulamamın zor olacağını tahmin ediyordum nitekim de öyle oldu. Yöredeki insanlara defalarca sorarak nihayet ağaçların yerini buldum ama saat öğlene de gelmek üzereydi kütahyadan topu topu 20-25 km uzaklıkta olan bir yeri bulmak baya zamanımı almıştı. Ama motorumla yine off road keyfi yaşamak güzeldi. Ağaçlarla bir hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra Rotamı Kirazlı Yaylaya çevirdim.
Kütahya Kumarı Köyü 1000 yıllık kestane ağacı


Kirazlı Yayla Kütahya il merkezinin kurulduğu dağın zirvesi ve arka kısımlarına denk geliyor. Dolayısıyla harika bir manzara içeriyor.
Kirazlı yayla yolu arkada Kütahya belli belirsiz görünüyor.


Dağın arka kısmını görmek ise çok heyecan verici zirveye yakın bir yerdesiniz ve çok geniş yemyeşil bir alan ayaklarınızın altında.
İşte arka plandaki güzellik.


Bu bölgede birbirinden güzel piknik alanları mevcut temiz bir hava almak ve kafa dinlemek için çok uygun.